15 Ocak 2014 Çarşamba

YASAK!


 YASAK!
TADIMLIK BİR BÖLÜM.... <3
 X ışınları Umursamazlık Kalkanına karşı!
Ondan nefret ediyordum o kadar nefret ediyordum ki farkında olmadan ona aşık olmuştum hemde kara sevdalı türünden.
Yine de bu onu öldürmem için engel değildi. Lakin şuanda eli yen
i gelininin bel çukurudaydı. Olmaması gereken yerlerden birinde (!)
Kimi kandırıyordum ki?
Tam da olması gerken bir sahneydi karşımda ki, sadece benim tepkilerimdi olmaması gerekenler. 
'Keşke balayına çıkaydınız olmadı ki böyle' dedi annem bütün içtenliğiyle beni çıldırtarak.
Bir ara Civa rengi gözler beni buldu biraz oyalanıktan sonra hızla kaçırıp yanıtladı annemi 'Lüzumu yok, hem Suna da şirketten izin alamaz şuan önemli bir ihaleyle uğraşıyorlar'
Ne kadar içimdeki ben kötü olduğumu haykırsada rahatça gülümseyen bir tarafım daha vardı bu habere...
Üzgün durmaya çalıştım. 'Yaza telafi edersiniz üzülmeyin'  altın işlemeli koltuktan ayağa kalktım.
Annem salonuna her zaman çok fazla özenmişti. Hani şu müzelik olan türendi. Sadece misafirler gelince müzadeye açılır gidincede dip kıyı köşe temizlenip birdaha ki misafirliğe kadar kapısına kilit vurulurdu.
'Nereye?' diye gözlerini büyüttü annem bendeki harketliliği farkedince. Somurttum, hep yaptığı gibi sinirimi bozarak çok sevgili üvey abim ve güzel eşi Suna'yla ilgilenseydi ya.
'Ders...Anne Dersim var!'
Müjdelercesine bağırıp montumu giymek adına antireye koşuşturdum. 'Yavaş ol kızım... Hala çocuk, hiç büyümedi gitti!'
Annemin arkamdan söylenmesine Suna kıkırdayınca kızarıp bozardım.
'Allah aşkına anne ondokuz yaşındayım ben!' 
Yakınmam Annemin kahkahasını da Suna'ya eşlik etmesini sağlayınca zıvanadan çıkacak gibi oldum. Benim bildiğim gelin ve kaynana bu kadar iyi anlaşmamalıydı.
Uzun kahve agg'larımı elime aldım.
'Akşama geç gelirim çıkışta arkadaşlarla okul  partisine katılmam gerek'
Tabiki koca bir yalandı. Eve geç gelmek adına ne gerekiyorsa onu yapıyordum.Biraz nefes almam gerekliydi.Agg'larımı ayağıma geçirdiğimde telefonumun o eşsiz müziği yankılanı. 'Naber güzellik!' Arayan en yakın arkadaşım Cem'di. Tam anlamıyla bir casanova olmasının yanı sıra her daim üvey abimin yapamadığı abiliği yapmıştır. 'İyidir Cem. Hayırdır?'
Tepkime güldü. Onun işinin düşmeden beni aradaığı görülmemiş birşeydi.
'Bugün okula gelmeye karar verdim neredeysen senide alayım'.
Şanslı günümde olmalıydım. 'Cem mi?' dedi üvey abim telefon konuşmamı keserek. Merakı bana ilgiyle bakan gözleri içimi kıpır kıpır etsede altında yatan Cem'le ilgilendiği gerçeği canımı yakıyordu. Allahım! Bana görünmezmişim gibi davranan abimin bir erkeğe Cem'e bile olan bu ilgisi beni bu kadr deli ediyorsa tam anlamıyla vahim vakaydım!
'Bizim kafenin oraya doğru gidiyorum bi beş dakikaya orada olurum' dedim bende abimin her zaman bana yaptığı umursamazlığı ona yaparak. Kaşlarını çattı. 
'Tamamdır'
Cemin yanıtıyla kapatmadan önce seslenim. 'Bir de abimi ara sana söyleyecekleri var sanırım'  telefonu kapatıp montuğumu kaptım. Aynı kararlı  ve öfkeli bakışlar bende de vardı.
 Bakışmamız üç saniye sürmüştü. Ben ona gözlerimde ki X ışınlarını gönderirken o bana umursamazlık kalkanını kullanmış sonunda daha çok öfke ve can kırıklıyla oradan ayrılmıştım.
Mavi kafeye gelmem beş dakkamı almıştı hakikatten evin hemen bir sokak ileride olması da cabasıydı. Burası kitaplık kafe tarzı kitap okunan kafelerdendi. En çok takıldığım Cem'inse beni durmadan buradan zorla kopardığı yer.
Adına uygun açık mavi kapısını açıp içeri girdiğimde cem köşeye oturmuş elinde ki Magazin dergisini okuyordu.
Beni farkedince gözlerini dergiden ayırmadan biraz sesli olarak okumaya devam etti. '... Gecelerin velihatı bu gecede ünlü iş adamı Sinan Paksoy'un kızı Ceren'le görüntülendi. 'Sadece arkadaşız' diyen çift akıllarda soru işareti bıraktı.'
Magazin dergisini masanın kenarına doğru fırlatırken burundan soluyordu. 'Aptal kız ona hiç bir şey söylememesini söylemiştim. Şimdi bütün medya çıktığımızı düşünüyor'
Yumruğunu sıkıp masaya geçirdi. 'Bu birkaç gece daha birbirinden farklı kızla görüntülenmem demektir ki bununla annem büyük bir memnunuyetle uğraşacaktır. Yaşlandıkça çileden çıktı evlenmem için aklına gelen herşeyi yaıyor.'
Kahkahamı daha fazla tutamadım. Garson'un ikazıyla durdurmaya çalıştım. 'Delisin sen'
Oda güldü ama benim ki kadar yüksek değildi. 'Eh kızım teklifimi kabul etsen işim bu kadar zorlaşmayacaktı.'
Yalandan kaşlarımı çatıp omuzuna yumruğumu geçirdim. 'Hayır, Ailelerimizi kandırmak onlara yalan söylemek istemiyorum Cem!'
'Of, Elmas!' diye tısladı yenilgiyi kabul edercesine. 'Bir kez daha  Senin  şu doğruluk dürüstlük nutuklarını kaldıramayacağım güzelim bunun yerine okula gidip derse girmeyi yeğlerim hadi kalk'
Birkez daha kıkırdadım o kadar komik görünüyordu ki.
***
'Dosyalar!' diye bağırdı genç adam. Sekreteri karşısında ezilip büzülürken 'Nasıl unutursun!'  Zavallı kadın bir kez daha kekelemek adına ağızını açıp o kkeskin gri gözlerin hedefi olmuştu 'Be-be--ben...' diyebilmişti sadece.
'Şimdi defol gözüm görmesin seni! Bir işide doğru düzgün yap!' 
Sekreter adeta canını kurtarıyormuşçasına attı kendini odadan dışarı. Bütün olayın en başından beri oda da duran Suna uzun siyah saçlarını geriye doğru savurarak zerafetle yürüdü.
Adamın omuzlarına iki elini koyup yavaşça ovdu. 'Biraz sakin olsan aşkım bu işe alınan üçüncü sekreterin. En sonunda dayanamayıp istifa ediyorlar.'
Adam masajın getirdiği rahatlıkla sırtını koltuğa yasladı.
'Biliyorum' diye mırıldandı gözlerini kapatırken. O da biliyordu kaçıncı sekreteri olduğunu ama o sinir bozucu kız kardeşinin ona karşı gelmelerinin sinirini bir yerden çıkarmazsa ölecek gibi oluyordu. Her geçen gün onu görmezden gelmek zorlaşmaya başlıyordu üstelik.
Sıkıntıyla iç çekti. 'Biraz daha sakin olmaya çalışacağım şimdi beni toplantıya kadar yalnız bırakırmısın dinleneyim'
Suna usulce basını sallayım dudaklarını kocasının dudaklarına afifce değdirdi son kez o hayatına giren mükemmel erkeğin portresine bakıp odadan çıktı. Onunla evli olduğuna hayla inanamıyordu.
Uzun boyu kaslı vücudu otoriter duruşu ve her daim var olan mesafesi ve bunu ortaya koyan giri donuk gözleri onu o kadar ulaşılmaz yapıyordu ki...
Bazen hala onunla ilk tanıştığı zamanki gibi iki yabancıymış gibi hisseiyor bütün bunların bir hayalden ibaret olmaması için dua ediyordu.
Kimseyle ilgilenmeyen o erkek bir günde ona yanaşmış hemen iki ay gibi kısa sürede de evlilik teklifi etmişti. Ve şimdi evliydi. Parmağında ki yüzük bunun kanıtıydı. O adam sadece kendisine aitti. daracık  saks mavisi takımı kısa eteğiyle uyumlu içine giydiği beyaz gömleği onu zarif göstermiş gözlerinde ki mavi'nin daha da belirginleşmesini sağlamıştı. İnce topukların izin verdiği ölçüde hızla yürüyerek kendi departmanına gitmeye çalışıyoru biran önce. Koskoca holding iki ayrı kolda iş yapıyordu: Moda ve inşaat. 
Kocası Adem bey İnşaat bünyesinde yöneticiyken kendisi Moda'da insan kaynakları müdüresiydi.

Yeni ihale onlar için önemliydi. Kocası aldıkları bir işin inşaatiyla uğraşıyordu. Zamanında hatta yapabiliyorsa zamanından önce bitirmeliydi. Bundan da şüphesi yoktu. Adem işinde mükemmeldi.
***
'Cem beni kaçır' diye mırıldandım ders'in ortasına doğru kafamı sıraya gömmüş bir halde. Cem çarpık bir gülüşle bana baktı. 'Bundan emin değilim sonuçta abin sert biri biliyorsun seni kaçırdığımı öğrendiğinde...'
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken Cem'in üstün zekasını alkışlıyordum doğrusu 'bundan ancak onu çıkardın ya bıravo yani...'
Bal sarısı gözlerini kısarak güldü. 'Mükemmel olduğumu biliyorum illaki bir şey söylemek istiyorsan erkekler içinde en iyisi olduğumu itiraf edebilirsin'
Gözlerimi devirip tahataya doğru döndüm. Cem övündüğü kadar vardı doğrusu her günün bir kaç saat'ini sparo ayırmış birine göre iyi bir vücudu hafif dalgarı arkaya doğru ucayan koyu saçları köşelli bir büyü ve o samimi bal rengi gözleriyle çoğu kızın aklını başındna alacak biriydi. 'En iyisi olduğun kesin ama lafı döndürme konusunda doğrusu o lafı buna bağlamak büyük meziyet'
Ona doğru dönük olmasam da sırıttığını hissedebiliyordum.
'Herkes anlamak istediğini çıkarırmış söylenenden'  Elinde bulunan ödünç kalemi sahibine verip önünde ki kağıdı buruşturdu. 'Hadi bakalım kaçırayım seni bayıl yakışıklılığıma.'
Kıkırdamamı engelleyememiştim bu haliyle tam anlamıyla bir şovmene benziyoru hani şu e2 de oynayan Conan tabi bunu ona söylemedim. Söylesem de zaten Conan dan yakışıklı olduğundan bahsederdim. Ayağa kalktım. Herşey normalmiş gibi sıradan kalkıp hocaya doğru ilerledim. 
'Ne var kızım ne diye ayağa kalktın?' profesör gözlüğünün üzerinden izin verdiği ölçüde bakıyordu.
Ve bir ve iki ... üç ho...op yerdeyim. Kızlardan bir kaçının çığlığını Cem'in 'açılın!' endişeli gelen bağırmasını hemen ardımdan havalnamamı ve o erkeksi cem'e özgü tarçın odun karışımı kokuyu algıladım.
'Artık gözlerini açabilirsin güzelim revirdeyiz' Kahkahayı basarak doğrulum yerimden. 'Yine yuttular mı?'
'Hem de nasıl!' dedi Cem keyifli keyifli. Sonra sanki aklına her ne geldiyse bir anda somurttu 'Sanırım abin yine konuk edecek beni şimdiden uzun bir iki saatlik telefon görüşmesini hayal edebiliyorum Tanrımmmm berbat!'  dedi yabancı filmlerde ki havaya bürünerek. 'Kimseyle iki kelimeden fazla konuşmayan bu adamı benimle bu kadar uzun konuşması hayret verisici doğrusu.'
Gülen suratım düşmüş ciddiyetle onu dinliyordum. Haklıydı. Abim pek konuşkan sayılmaz laf kalabalığını sevmezdi. Cem'le iki saat konuşacak ne buluyordu.
'Ona duygularının karşılıklı olmadığını söylemeliyim' dedi Cem ciddiyetle bense ne dediğinin farkında olmadan 'Evet bencede' dye onayladım
'İnsanlar gereksiz yaşamlarını hayvanlarla değiştirmeliler bence hak ettikleri yer orası'
'Evet bencee'
'Elmas bak ne diyorum iki kulağın çıksa bencede çok hoş olur ne dersin?'
''Evet bence de'
Cem daha da eğlenerek gözlerini büyüttü hevesle 'Ailemize evleneceğimiz yalanını söylemeliyiz'
'Evet be...' biraz duraksayıp ne dediğini farkettim. 'Cem saçmalama!'
Suratını buruşturup üzgün ifadeyle bana baktı 'Bu haksızlık neden abinin benden hoşlandığı imasını bulunmam insanlarla hayvanların yer değiştirmesi hatta iki kulağının çıkması sorun olmuyorda benimle evleniyormuş numarası yapman sorun oluyor?'
Ben duyduklarımlar aklım karışık halde ona bakıyordum ne kulaklarından ne hoşlanmasnadan ne yerdeğiştirmesinden bahsediyordu bu?
Tamen kaybetmiş gibi omuzları çöktü. İç çekip okulun çıkışına doğru yöneldi. 'Nereye gidiyoruz?'
Elimde olmaan sırıttım 'Olmayan okul partisine'

5 Ocak 2014 Pazar

Yeni Bir Hikaye daha...

Birbirlerine günahtılar onlar!

Asla olmaması gereken bir aşkla kavruldurlar...

Yandık dedikçe sevdiler, sevdikçe yandılar.

YASAK! olan birbirleriydi.

Biri Adem diğeri yasak elmaydı.

Bu masal... Adem'in yasak elmaya olan aşkıydı.

Bu aşkta Havva yasak olan elmaydı...

Çok acıdı canları, çok aktı göz yaşları; ama aşkın en büyüğü en günahkarına sahip oldu yürekleri...

'Yanıyorum' dedi Adem 'yüreğimin içi Alev alev'

                                                                           

'Şeytan diyor ki...' Ve 'TUTSAK' adlı iki bitmiş hikayeden sonra yeni bir baş yapıt -ÇOK YAKINDA- sizlerle...

                                                                                                                                  MlsSmy


TANITIM:


Gözleri dolu dolu izledi onun en mutlu gününü...
'Evleniyor' diye mırıldandı. Sesindeki hüzün kalbinin minik bir parçasının yansımasıydı oysa ki..
Sol yanı sıkışıyordu, acıyla inledi, elini kalbinin üzerine koydu neden bu kadar hızlı atıyordu? Oysa durmuştu. Elmas hissetmiyordu onu uzun zamandır. Zoraki küçük bir nefes aldı içine. Gelinin suratında ki tebessümü izledi bir süre. Nede güzel gözleri vardı öyle masmavi, esmer teninde ışıl ışıl parlıyordu.Tekrar kendisiyle kıyaslayıp daha çirkin hissetmeye başlayacağını fark edince dikkatini Gelinliğe verdi.Krem gelinliği yarı balık biçiminde kalçalarını yarıya kadar sarıp dar gelirken hemen sonrasında kat kat genişleyerek upuzun kuyrukla son buluyordu. Aldığı nefesi vermek kolay olmuştu. Kendini onun yerinde hayal bile edememişti oysa ki.
Adamın yüzünü inceledi. Hoşnutsuz bir hali yoktu. Tam aksine hergüne inat daha bir yakışıklıyı sanki. Kirli sakalı gitmiş pürüzsüz yüzü sert hatlarını ön plana çıkarmıştı. Gözler... Adamın donuk gri gözleri o kızın gözlerinde değilde kendi hiçbir güzelliği olmayan gözlerinde olsun istiyordu. Asla gerçek olamayacağını bilmesine rağmen bir kez olsun kendisine aşkla bakmasını...
Uzun süre nefessiz kaldığını ciğerlerinin acımasıyla fark etti. Bir kez daha güç bir nefes aldı.
'Anne' dedi yanında mutlulukla gözlerini açmış gelinle damatı  izleyen ellilerinde ki kadına. Yaşlı kadın duymamıştı bile yada öyle çok kaptırmış olmalıydı ki bu güzel çifti izlemeye fark etmedi kızının ona seslendiğini.
Yutkunmaya çalıştı genç kız. Eli kalbindeyken hala titrek bir iç çekişle koyuverdi birkaç damla göz yaşını.
Düşündüğünden de zor olmuştu ama geçiyordu işte. Bu da geçecek alışacaktı kalbi buna. Alışmak zorundaydı. Dünyası yıkılmış geleceği karalar bağlamıştı. Yerinden doğruldu, zabdetmeye çalıştığı hıçkırıklar için son haddedeydi çünkü. Biran önce yalnız başına ağlayabileceği bir yer bulmalıydı kendine. Bir adım atmıştı ki bu sefer gerçekten de dünyası karardı. Dizlerinin bağı çözülürken gözleri hiçbir şeyi görmez olmuştu. Bir tek anasının çığlığını duymuştu kulakları.
'Elma...aas!'


MlsSmy... Çok yakında!

4 Ocak 2014 Cumartesi

Yazma Hastalığı!

Evet ! Böyle bir hastalık var tabi ki de ....
Tam bir yazma hastalığına tutulmuş altı yıldır da bu hastalıkla beraber yaşıyorum. Başta sizi sessizce yakalıyor o pençelerinin arasına alırken sizi siz her şeyden habersiz gülümseyerek o an ne yapıyorsanız- kitap okumak öykü yazmak vb- devam ediyorsunuz. Bir de bakmışsınız artık illa bir şeyler yazma isteği geliyor. Şarkı dinliyorsanız bunu onun sözlerini kağıda yazmakla başlıyorsunuz dinlemiyorsanız şiirle yok ben şiirden ne anlarım diyorsanız güzel sözler yada sevdiğiniz kişinin isimini şekilli yazmaya çalışmakla.
Sonunda ne mi oluyor bir örneğinin şuan yazısını okuyorsunuz amatör yazarlığa yada şairliğe aday oluyorsunuz tıpkı yazma isteğinin doruklarında olan bu milletim gibi.
Bilmiyor musunuz? Türkiye'nin üç kişide biri en azından şiir yazıyor..
Hadi gülmeyin, babalarınıza annelerinize bir gidin sorun mutlaka biri yazmıştır zamanında.
Benim berbat şiirlerim bile hikayelerimden çok okunuyor artık düşünün bizim gibi duygusal asil savaşçı milleti.
Ahhh...
Türklük duygularım kabardı. Hop geri dönüyorum dışına taşıdığım konuya. :)
Diyeceğim o ki yazarken okumayı bilmeyen bir milletiz. Kaç kitap okudunuz yazma tutkusu sizi sarmadan, bu hastalığa yakalanmadan önemli olan bu.
Ben mesela rahat iki kütüphane oluşturmuş olsam da yeterli görmüyorum. O kadar yazmaya aşık insanımız varken neden diyorum neden okumuyorlar?



Merhaba!


Öncelikle kelimelerimi kurmakta ne kadar zorluk çektiğimden bahsetmeliyim size. Blog açma düşüncem bir anda ortaya çıkmadı aslında, her ne kadar zamanla kafamda kura kura artısını eksisini düşünerek hareket etmiş olsam da acemilik olsa gerek kelimeler dilimde lal oluyor. 
Bunun yanı sıra mahcup olmak ve kalkıştığım bu işi mahvetmek istemiyorum.
Sizin bu sayfaya ilk adım attığınızda bu ne yapacak ne yazacak bu blog sayfası ne için diye düşündüğünüz gibi bende düşünüyorum...

Ne yapacağım ne yazacağım belirli bir şey yok kafamda...
Tek emin olan kesinleşen düşüncem ise bu blog sayfasının diğer sayfalardan bambaşka olarak her şeyi barındıracağıdır.

Eleştiri mi istiyorsunuz?
Buyurun.
Tanımlar, kitap özetleri, film önerileri, animeler, bir çok püf noktalar...
Buyurun hepsi burada benimle ve sizinle...

Bu blog'u benim değil hep birlikte BİZİM yapalım istiyorum... 

Yardım eder misin?